Tâbiîn neslinden Yemenli zâhid.
Anadolu halk kültüründe Veysel Karanî diye anılan Üveys el-Karanî, Yemen’deki Murâd kabilesinin Karan aşiretine mensuptur. Cevherî eṣ-Ṣıḥâḥ’ta (“ḳrn” md.) onu Necidliler’in mîkāt yeri Karan’a nisbet ederse de bu hem anılan yerin doğru adının Karn olması hem de Karanî nisbesinin yerle değil kabileyle ilişkisi bakımından hatalı bulunmuştur (M. Abdürraûf el-Münâvî, VII, 3586; M. Münîr Âlim, sy. 48-49 [1376], s. 41-42). Hayatına dair en eski kaynaklar Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i ile İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sıdır. Bazı hadis kitaplarındaki rivayetlere göre Hz. Ömer, halifeliği döneminde Yemen’den gelen bir grup insana aralarında Üveys el-Karanî’nin bulunup bulunmadığını sormuş, bunun üzerine Üveys ortaya çıkıp kendini tanıtmış, Ömer de Resûl-i Ekrem’in kendisine ileride Üveys’in Medine’ye geleceğini haber verdiğini ve onu gördüğü takdirde dua istemesini tavsiye ettiğini söylemiş, Üveys de ona dua etmiştir. Bu sırada Hz. Ömer, Üveys’in Kûfe’ye gitmekte olduğunu öğrenince Kûfe valisine onun hakkında bir mektup yazmayı teklif etmiş, ancak Üveys kalabalıktan uzak sade bir hayat yaşamayı tercih ettiğini belirtmiştir. Ertesi yıl Kûfe’den hacca gelen bir kişiye Üveys’in durumunu soran Hz. Ömer onun yoksulluk içinde yaşadığını öğrenince ona Üveys hakkında Hz. Peygamber’den duyduklarını anlatmış, hacdan dönen Kûfeli de Üveys’in yanına gidip ondan dua istemiştir. Bu olay üzerine halkın dua istemek için yanına gelip kendisine iltifat etmesinden endişe duyan Veysel Karanî’nin o bölgeyi terkettiği kaydedilir.
Veysel’in Yemen’de iken nasıl müslüman olduğu, Kûfe’deki hayatı, vefatı ve şahsiyetine dair hadis kitaplarında ve erken dönem kaynaklarında yeterli bilgi yoktur. Daha sonraki eserlerde, özellikle Ferîdüddin Attâr’ın VII. (XIII.) yüzyılın başlarında kaleme aldığı Teẕkiretü’l-evliyâʾda ve hakkında yazılan müstakil menâkıbnâmelerde geniş bilgi bulunmaktadır. Doğruluğu tartışmalı olmakla birlikte bu bilgiler, Veysel Karanî’nin hayatına dair eksiklikleri tamamlayıp halk tarafından nasıl algılandığını ortaya koyması bakımından önemlidir. Bu rivayetlere göre Veysel Karanî Yemen’de deve çobanlığı yaparak, hurma çekirdekleri toplayıp satarak geçimini sağlayan bir zâhiddi. Muhtemelen İslâm’ı anlatmak üzere Yemen’e giden müslümanlar vasıtasıyla İslâmiyet’i kabul etmiştir. Medine’ye gidip Hz. Peygamber’i ziyaret etme arzusuna rağmen yaşlı annesini bırakamamış, fakat daha sonra annesinden kısa süreliğine izin alıp Medine’ye gelmiş, ancak Resûl-i Ekrem’i o gün evde bulamadığından görüşememiş ve aynı gün Yemen’e dönmek zorunda kalmıştır. Uhud Gazvesi’nde Resûlullah’ın bir dişinin kırıldığını haber alınca onun da bir dişini veya bütün dişlerini kırdığı rivayet edilir.
Muhtemelen annesinin vefatının ardından Kûfe’ye giden Veysel, Hz. Ömer’le görüşüp oradan Kûfe’ye geçmiştir. Bazı kaynaklara göre Hz. Peygamber vefatından kısa bir süre önce hırkasını çıkarıp Hz. Ömer’e ve Hz. Ali’ye vermiş, bunu Üveys el-Karanî’ye vermelerini söylemiş, onlar da Veysel’in Kûfe’ye yerleşmesinden sonra hırkayı ona götürmüştür. Kûfe’de münzevi bir hayat yaşayan Veysel’in 37 (657) yılında vuku bulan Sıffîn Savaşı’na Hz. Ali’nin saflarında katıldığı ve bu savaşta şehid olduğu kabul edilir. Bundan dolayı İmâmiyye Şîası’nda özel bir yere sahiptir. Öte yandan bazı kaynaklarda Azerbaycan’a yapılan bir sefer esnasında veya Deylem savaşında öldüğü belirtilir. Veysel’in gömüldüğü yer de belli değildir. Yemen’in Zebîd, İran’ın Kazvin ve Kirmanşah, Özbekistan’ın Hîve, Suriye’nin Şam ve Rakka şehirleriyle Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde ona nisbet edilen makam-mezarlar vardır. Anadolu’daki en meşhur makamları Manisa, Mardin, Kurtalan, Bursa Gemlik yolundaki Atıcılar, Diyarbakır’ın Lice ilçesi ve Siirt’in Baykan ilçesi yakınındadır. Veysel’in Sıffîn Savaşı’nda öldüğü yolundaki rivayetlerin genel kabul gördüğü, bu savaşın da Suriye’nin Rakka şehri yakınlarında vuku bulduğu dikkate alınırsa asıl kabrinin bu şehirde olması ihtimali güç kazanır.
Zâhidâne hayatı dolayısıyla Veysel Karanî tasavvuf ehli tarafından örnek bir şahsiyet kabul edilmiş, Hz. Peygamber’i zâhiren görmemekle birlikte mânen kendisinden feyiz aldığı ileri sürülmüştür. Bu sebeple ileriki asırlarda Resûl-i Ekrem’i, Veysel Karanî’yi veya herhangi bir şeyhi görmeden rüya gibi mânevî bir yolla onlardan eğitim alan kişilere Üveysî denmiş, bu şekilde eğitim almaya Üveysîlik adı verilmiştir (bk. ÜVEYSÎLİK). Ayrıca Resûlullah’a nisbet edilen, “Rahmânın nefesini Yemen’den alıyorum” sözüyle (Buhârî, IV, 71; Taberânî, II, 150; krş. Ali el-Kārî, s. 137; Aclûnî, I, 260) Veysel Karanî’nin kastedildiği söylenmiştir. Hz. Peygamber’in ona bıraktığı rivayet edilen hırkanın sonraki nesillere intikal ederek günümüze ulaştığı kabul edilir. Bu hırka, İstanbul’un Fatih ilçesindeki Hırka-i Şerif Camii’nde ramazan aylarında ziyaret edilmektedir. Veysel Karanî’nin Uhud Gazvesi’nde Resûl-i Ekrem’in dişinin kırılması üzerine kendi dişini kırdığı şeklindeki rivayete istinaden, Pakistan’ın Lahor şehrindeki Bâdşâhî Camii’nin avlusunda bulunan Teberrükât-ı Mukaddese Bölümü’nde ona izâfe edilen kırık iki diş sergilenmektedir. Hayatına dair müstakil menâkıbnâmeler ve şiirler kaleme alınan Veysel Karanî’nin gerçek hayatı ile efsanevî kişiliği birbirine karışmıştır. Onun hayatı ve menkıbeleriyle ilgili eserlerden birkaçı şunlardır: Lâmiî Çelebi, Menâkıb-ı Hazret-i Üveys el-Karanî (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1659/2); Ali el-Kārî, el-Maʿdinü’l-ʿadenî fî fażli Üveysi’l-Ḳaranî (nşr. Abdülbârî Dâvûd, Kahire 2002); Cemâleddin Muhammed, Menâkıb-ı Üveys el-Karanî (trc. Ohrili Hüseyin Mazhar, İstanbul 1333); Şeyh Cemalullah [Cemalettin Server Revnakoğlu], Yemen İllerinde Veysel Karanî (İstanbul 1959).